Olympos sadece bir arkeolojik alan değil; tarih, mitoloji, doğa ve denizle iç içe bir deneyim sunan nadir yerlerden biri. Kayaların, ağaçların ve nehrin arasında kaybolmuş bu şehir, zamanın dışında bir yolculuk yapmak isteyen herkes için vazgeçilmez bir durak.
Olympos, adını Likya dilinde “ulu dağ” anlamına gelen kelimeden alır. MS 2. yüzyılda yaşamış coğrafyacı Ptolemaios’un kayıtlarında geçen bu antik kent, Likya Birliği’ne bağlı önemli şehirlerden biridir. Hem doğanın kalbinde yer alması hem de tarih boyunca korsan saldırılarına ve Roma işgaline sahne olması, Olympos’u benzersiz kılar.
Olympos Antik Kenti, bugün Çıralı ile Olimpos sahilini ayıran bir derenin iki yakasına yayılmıştır. Ormanın içinde adeta gizlenmiş taş yapılar, sarnıçlar, mezarlar ve tiyatro kalıntıları ziyaretçilere mistik bir atmosfer sunar. Kentin içinden geçen Olympos Çayı, zamanla antik limanı alüvyonlarla doldurmuş ama bu durum bile kentin romantik havasına gölge düşürmemiştir.
MÖ 2. yüzyılda kurulduğu düşünülüyor.
Likya Birliği’nde 3 oy hakkına sahip 6 şehirden biri.
Roma döneminde korsanlarla mücadele sonrası yeniden inşa edildi.
Tanrı Hephaistos’a adanmış bir tapınağa sahip.
Bizans döneminden kalan bir kilise de alanda görülebilir.
Giriş Ücreti: Müzekart geçerlidir.
Ziyaret Saatleri: Yaz ve kış dönemi farklılık gösterebilir, genellikle 08:30–19:00 arası.
Ulaşım: Çıralı merkezinden yürüyerek yaklaşık 10–15 dakikada ulaşabilirsiniz.
Giyilecek Ayakkabı: Arazi engebeli olduğundan rahat ve kapalı ayakkabı önerilir.
Sabahın erken saatlerinde gidin, kalabalık olmadan gezebilir ve fotoğraf çekebilirsiniz.
Mutlaka su alın, yaz aylarında bölge oldukça sıcak olabiliyor.
Antik liman bölgesinde denize girilebilir — tarih ile doğa iç içe.
Eğer rehberli turları tercih etmiyorsanız, bilgilendirme panolarına mutlaka göz atın.
